Savaş Türkiye Sınırına Geliyor
Yayın Tarihi: 26.09.2024 - 10:32
Bölgemiz tam bir ateş çemberinde...
Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna savaşı yıllardır sürerken güneyde ise ABD desteği ile Gazze’de katliam yapmaya devam eden İsrail bölgeyi ateşe atmaya devam ediyor.
O nedenle Türkiye olarak teyakkuzda olmamız gereken bir süreç bu.
Biz ise hala içeride kayıkçı kavgası yapıyoruz.
İbrahim Karagül bu noktada uyarı olarak bir kısa yazı kaleme almış.
Diyor ki;
***
İsrail hem Lübnan’ı hem Suriye’yi bombalıyor. Şu an Tartus’a hava saldırıları yapılıyor.
Suriye’deki bu saldırıların devamında
PKK’yı nasıl Türkiye’ye karşı harekete geçireceklerini çok yakında Güney sınırlarımızda göreceğiz.
Savaş yayılır mı dönemi çoktan geçti.
Savaş Gazze’den Türkiye sınırına geliyor!
Savaş Gazze’ye, Lübnan’a, Suriye’ye, Yemen’e, Irak’a zaten yayıldı.
Kısa zaman içinde Mısır’a (Sina), Türkiye’ye uzanacak.
Ortada bir savaş yok!
Bu bir savaş değil.
ABD silahlarıyla donanmış bir ülke, coğrafyanın tamamını imha etmek için yola çıktı.
Ve kimse ses çıkarmıyor. Kimse harekete geçmiyor. Kimse engel olmuyor. Kimse caydırıcı bir duruş sergilemiyor.
Bu suskunluk, bu hareketsizlik ölümcül olacaktır!
***
Çok çok önemli bir uyarı.
Unutmayalım ki Suriye’nin kuzeyinde ABD ve İsrail destekli kurulmak istenen bir terör devleti var ki her türlü silah ile donatılmış!
Hedefleri Türkiye.
O nedenle Suriye’de tampon bölgede Mehmetçik var.
Özetle...
Türkiye içeride milli politikalarında iktidarı ve muhalefeti ile tek yumruk olmak zorunda.
1933 FIRIN İŞÇİSİ HALİL’İN TABLOSU...
Bursa'da fırın işçisi olarak çalışan Halil'in 1933 yılında Cumhuriyetin onuncu yılında Türk devrimini tasvir etmek için yaptığı ve fırınına astığı tablo.
Halil, tablodaki sembollerin ne anlama geldiğini Hakimiyeti Milliye muhabirine şöyle açıklıyordu:
-Resimde görülen Bozkurt Türklüğün timsalidir. Ve bu kurt bir Anadolu haritası üzerinde batıya doğru savlet halindedir.
Sağdaki (C) harfi Cumhuriyetin ilânı tarihi ne kadar geride olduğumuzu; soldaki (T) harfi ise on sene sonra Türkiye'nin batıya ne kadar yaklaşmış olduğunu gösteriyor. Bozkurt'un ortasındaki armaya gelince, bu bir inkılâp tarihidir.
Bakınız nasıl?
Sakarya Nehri’nde parçalanan düşman topları var. Ve bu zafer inkılâba bir başlangıç olmuştur. Köprünün yanında bir kağnı görünüyor.
Yani bu muazzam zaferin büyük bir yokluk içinde kazanıldığını temsil ediyor. Güneş, Türkiye ufuklarını o gün nurlandırmağa başlamış bulunuyor. Bir kahraman Türk askeri Türk milletini temsil eden çiftçiye dayanmıştır.
Ve ayağını bir mürteciin üstüne basmıştır.
Hem onun artık kımıldanmaya hali kalmamıştır.
Fakat mürteci sağdır.
Muhabir, Halil’e sordu:
-Bunu niye öldürmedin?
-Hala aramızda yaşayan mürteciler var, fakat sinmişlerdir efendim.
Askerin yanındaki Türk köylüsü kolundaki zincirleri kırıp yere atmıştır.
Uzakta bir yabancı devlet zırhlısı görünüyor.
Arkada sulh perisi askerin ve Türk milletinin üstüne kanat geriyor.
-Peki, hepsi güzel. Fakat Sakarya Nehri’nin üstüne neden Arap harfleriyle “Sakarya” yazdın?
Efendim; Arap harflerini nehrin akıntısına doğru salıverdim. Akan bir su nasıl ki geri gelmezse onların da geri dönmeyeceğini anlatmak istedim.
Bu arma inkılâp merkezi olan Ankara’nın üstüne oturtulmuştur.
Bozkurt’un sırtında harp vesaitimiz ve arkasındaki köşede de ay yıldız şeklinde uçan birçok tayyarelerimiz vardır.
Hepsinin üstünde ve yıldızın içinde bütün bu muazzam inkılâbın timsali olarak Büyük Dahi'nin resmi vardır.
Türkiye haritasına bakacak olursak; yeni yapılan fabrikaların ve yeni açılan şimendifer yollarının resimleri göze çarpıyor...
Bizi alsalar, o yıllara götürseler...
BAKİ OLANI BİRİKTİR!..
Evet...
Bâkî olanı biriktir!
–Ey dünya ve dünyanın süsüyle şeref bulduğunu zanneden!
Ölüm binaya da gelecek, binâ edene de...
Kimin izzeti dünya ve süsüyse, bilsin ki izzeti pek az, zevâle mahkûm ve fânî...
Bil ki;
Dünyanın hazineleri altındandır.
Sen; îman, amel-i sâlih ve hayır-hasenattan hazineler biriktirmeye bak!
Dünya sevgisi ile Allah sevgisini bir arada toplarım diyen yalan söyler.
Serâbın kendisini göreni kandırdığı ve kendisine bel bağlayanların umudunu boşa çıkardığı gibi;
Nefsânî emel ve ihtiraslar, dünyevî arzu ve hevesler de nicelerini perişan etmiştir.
Kervanların, yolculuk esnasında ev inşâ etmeleri akıl kârı mıdır?
Gideceği yere ulaşmak isteyen, istasyonda uyumaz (istasyonda gaflete dalmaz).
(İmam-ı Şafi)
FEDERASYONLAR ÇİFTLİK DEĞİL!
Spor Federasyonlarında bütün gözler seçimlere çevrilmiş...
Başarılı olamayan veya uzun yıllardır bu görevi yapan başkanların artık emaneti teslim etme zamanı.
Bu koltuklar kimseye baki değil ki!
Tapulu mal değil!..
Bu ülkede bu görevleri yapacak insan sayısı sınırlı diyen varsa bu hakaret olur.
Milletvekillerine 3 dönem kuralı getiren AK Parti neden diğer alanları pas geçiyor?
Gerek bürokraside gerek federasyonlarda bu kural devreye girmeli.
Dedim ya yaklaşan federasyon seçimleri var.
Bakın!
2003 yılı Kasım ayında Taekwondo Federasyon Başkanlığı görevine gelen Prof. Dr. METİN ŞAHİN tam 21 yıldır başkanlık görevini yürütüyormuş?
Ayrıca kardeşi Ali Şahin hocamız da milli takımlar teknik sorumlusuymuş!
Sevgili Metin hocam, artık bayrağı teslim etme zamanı değil mi?
Geçtiğimiz günlerde de yazmıştım.
Masa Tenisi Federasyonu da benzer.
Oktay Çimen 2000 yılından bugüne başkanlık yapıyor...
Bizim kimsenin kişiliği ile işimiz yok.
Olamaz da!
Ama spor dallarında bu işi başarı ile yapacak insanlar yok mu?
Var tabi!
Önlerini açmak gerek.
Bu koltuklar oturmak ve ünvan sahibi olmak için değil hakkını vermek yani liyakat için var.
Özetle...
Değişim şart!
Hele hele devletin spora yaptığı bunca yatırıma karşı başarılı olamayan, hakkını veremeyen federasyonlarda köklü değişim şart.
Bir düşünün, olimpiyatlarda Özbekistan 8 altın madalya almış!
Türkiye sıfır!
Ve o Özbekistanlı sporcuların birçoğu Türkiye’deki muhteşem tesislerde hazırlık yapmış.