Dünkü yazıda, AKP’yi Siyasal
Ümmetçilerin doğurduğunu, ABD Derin Devletinin büyüttüğünü, CHP Genel
Başkanları tarafından korunduğunu söyledik. AKP denen
organize suç örgütü benzeri yapının yöneticilerinde “Siyasi Ahlakın”, “İslami
Ahlakın” kırıntısının olmadığını, yurtiçinde ve yurtdışında bilmeyen kalmadı!
Her şeyleri yalan!
20 yıllık “Tek Başına” AKP yönetimi
sonunda gerek ülke, gerekse aile ekonomilerimizin çökme noktasına getirildiğini
bizzat yaşayarak gördük, daha da göreceğiz. Eğer akla ve bilime süratle
dönülmezse, bir cahil inadı uğruna, ülke tarihimizdeki en büyük ekonomik ve
siyasal krizin kurbanı olacağız!
Peki, AKP’den nasıl ve kimlerle
kurtulacağız? Bu ülkede yaşayan ve kendisini Türk
milletinin sorumlu ve bilinçli bireyleri olarak gören herkes bilmelidir ki;
AKP ile yapılan mücadele basit bir seçim yarışı ya
da iktidar değişikliği mücadelesi değildir. AKP ile yapılan bir REJİM
MÜCADELESİDİR! T.C Devletinin gerçek beka
sorunudur. Bizim yaptığımız budur!
Ya bu mücadele kazanılacak,
Cumhuriyet değerleri ve demokratik rejim yaşayacak, ya da mücadele kaybedilirse
Türk devleti, faşist bir Federe İslam Devletine dönüşecek. Hala bu mücadelenin
ciddiyetini anlamayan okurumuz kaldıysa, yazının bundan sonrasını lütfen
okumasınlar.
1)AKP mutlaka demokratik bir
seçimle gönderilmelidir. Seçim güvenliği için acilen (Siyasi İttifaklardan
AYRI) bir birliktelik oluşturmalı, siyasi partiler ve bu konuda yetkin tüm
STK’lar beraber çalışmalıdır. (Milletin parasını çalanlar,
oylarını rahat çalarlar. Buna fırsat verilmemeli.)
2)Laiklik; Özgürlük ve
eşitliğimizin temelidir, din ve vicdan özgürlüğünün vazgeçilmez garantisidir.
İnanç ve ibadet devletin değil, bireyin sorumluluk alanında olması gerekir.
Cumhuriyete, Laiklik ilkesine,
Demokratik geleneklere, Sosyal Hukuk Devletine, Bağımsızlığa ve Çağdaşlığa,
Kadın-Erkek eşitliğine-Üniter Yapıya ve Ulus Devlete inanan her insan bu
birlikteliğin içinde olmalıdır. Cumhurbaşkanı adayı da bu değerlerin sahibi ve
savunucusu olmalıdır.
3)Cumhurbaşkanı adayının,
Anayasamıza göre yasaklanmış tarikat ve cemaatlerle ilişkisinin olmaması
şarttır.
4)Cumhurbaşkanı Adayı, ülkenin tam
bağımsızlığını savunmalı, emperyalist devletlerin eşbaşkanlık gibi makamlarını
elinin tersi ile itmelidir.
5)Cumhurbaşkanı Adayı, hem
Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı hem de Devletimizin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürk’ü çok iyi anlayan ve inanan biri olmalıdır ve iki Mustafa’nın
Türk milletine doğru anlatılmasına öncülük etmelidir.
6)Cumhurbaşkanı adayı, “Türk
milleti” çatısı altında, inançları, etnik kökenleri, dilleri, mezhepleri ne
olursa olsun hiç ayrım yapmadan tüm vatandaşlarımızı samimi olarak kucaklayacak
biri olmalıdır. DOĞRU Partiye göre; Öncelikler
sıralamasının doğru yapılması gerekir.
Bize göre öncelik, “Parlamenter
Rejime” inanmış, dirayetli cumhurbaşkanı adayının bir an önce belirlenmesidir.
Gerçek İttifak, cumhurbaşkanı adayı üzerinde yapılmalı ve cumhurbaşkanlığı
seçimi mutlaka kazanılmalıdır. Yani öncelik cumhurbaşkanı seçimidir. Yeni
cumhurbaşkanı seçildiğinde, bir günde yayınlayacağı bir Kanun Hükmünde
Kararname ile, parlamenter sisteme uygun “Yetki Devri” yapabilir. Yeni
Anayasa-Yeni Siyasi Partiler Kanunu-Yeni Seçim Kanunu- Yeni TBMM tüzüğü, belki
bir Kurucu Meclis mantığıyla düşünülerek, geniş bir uzlaşma ile yapılmalıdır!
Karşı kaldığımız “Rejim
Mücadelesinin” ciddiyetini anlamakta zorlanan bazı vatanseverler, DOĞRU Partiyi
“Tamam söyledikleriniz doğru ama köprüyü geçerken muhalefete de muhalefet
ediyorsunuz” diye suçluyorlar! Söylediklerimiz DOĞRU ise,
eleştirilerin, kendisini düzeltmesi gerekenlere yöneltilmesi gerekir. DOĞRU Partinin rehberi Büyük Atatürk’tür. “Ehven-i şer, şerlerin
en kötüsüdür” sözü onundur! Ehven-i şer ile, şer’in-şirretin hakkından gelemezsiniz!
(RS)
Çok şeyden fedakarlık ederiz ama,
ne Cumhuriyeti, ne demokrasiyi, ne özgürlükleri ne de Büyük Atatürk’ü
savunmaktan bir adım bile geri durmayız. Ölürüz ama, geri durmayız. DOĞRU Parti ve ona inanmış yüzbinlerce insanımızla, sokak sokak,
köy köy gezip gerçekleri Türk milletine anlatıyoruz, anlatmaya devam edeceğiz.
DOĞRU Parti varsa; Siyasette “Ben şu an Türkiye’de laikliği tehlikede bulmuyorum”
diyenlere, Büyük Atatürk’e “Katliamcı” diyen
sapık milletvekilini partisinde tutanlara, AKP’nin tüm
kirli işlerini yapmış, Suriyeli belasını başımıza sarmışlara, Cumhuriyet’in tüm eserlerini satıp, bizi İngiliz tefecilerinin
eline verenlere, Vatikan benzeri “Diyanet
Akademisine” oy verenlere, FETÖ’nün konuşmacısı olup,
Türk ordusuna düşman olanlara, Said-i Nursi denen İngiliz
ve Vatikan elemanını önder kabul edenlere, Sivas’ta
35 canın diri diri yakılmasına engel olmayan görevlilerle, yer yoktur. Mücadelemiz şimdi de, yarın da duraksamadan sürecektir!
DOĞRU Partiyi değerlendirirken,
lütfen kendinizin ve çocuklarınızın geleceğini iyi düşünün, öyle değerlendirin.
Bizler Türk milletinin son Milli Muhalefetini yapıyoruz. Hem de can pahasına!
Ne mutlu Türküm diyene ve sözünden
dönmeyene!