Sevgili okurlarım, bizler, Türkiye Türkleri olarak, insan olarak, bütün önyargılarımızdan vazgeçerek lütfen bir an için olsun, yalvarıyorum, evet yalvarıyorum, zekamızla nasıl alay edildiğini, Allah’ın yarattığı beyin sahibi birer insan sayılmadığımızı, inandığımız bütün değerlerimizin bizi kullanmak için yine bize karşı nasıl kullanıldığını, tarihin, hatta daha dün, evvelsi gün, geçen ay yaşadıklarımızın gözümüze baka baka nasıl çarpıtıldığını, hiç yüzleri kızarmadan, sütten çıkan ak kaşık gibi yalan ve yanlışlarla anlatıldığını, bazılarının bukalemun gibi hergün renk ve söylem değiştirdiğini, hergün kendi kendilerini inkar ettiğini, bütün oyunların hiç şüphe yok ki senin, bütün sevdiklerinin, vatanının, milli haysiyetinin, neslinin geleceğinin inanın ki en kısa ifadeyle yok edilmesi için planlandığını ve ne yazık ki, geleceğine karşı oynanan oyunları düzeltme ihtimalinin dahi kalmayacağını bulunduğumuz konumun dışında düşünmek zorundayız, düşünmek zorundayım, her biriniz düşünmek zorundasınız.

Lütfen! Lütfen! Çünkü biz, bu dünyada ciddi bir şeyiz! Bu cümle düzgün olmayabilir, düşünebildiğimi aynen aktarmak için düzeltme yapmadım. Affedin. Size bilgi kaynağı bir kitap tavsiye ediyorum. İBRAHİM OKUR’un yeni kitabı Altın-Dünya Tarihine Farklı Bir Pencere yayınlandı. Kitap, merkezinde altın, gümüş ve diğer kıymetli madenlerin yer aldığı, ekonomi ağırlıklı bir dünya tarihi denemesi mahiyetinde. Altının, gümüşün ve diğer kıymetli madenlerin izini sürerek tarihin omurgasını ortaya koymaya çalışıyor ve 5000 yıllık dönemi kapsıyor. Mısır’da, Kudüs’te, Asur’da, Ninova’da, Babil’de, Persepolis’te, Atina’da, Kartaca’da, pagan tapınaklarında muhafaza edilen hazinelerinin nasıl el değiştirdiği, bu emel doğrultusunda yapılan katliamlar, eski çağlarda ticaretin nasıl ortaya çıktığı ve günümüze doğru nasıl bir seyir izlediği kitapta öne çıkan konular. Sudan platosundan Sümer ovasına, Ötüken’den Doğu Anadolu’da Urartu’ya, Orta Anadolu’da Tabal’dan Alplerin eteğindeki Etrüsklere, Sarı Irmak vadisinden Elâm ovasına, Nil’den Gana’ya, Gine’ye kadar olan coğrafyada, doğusuyla batısıyla Afrika’da, kuzeyiyle güneyiyle Amerika’da, deniziyle karasıyla Hindistan etrafında tarih boyunca cereyan eden olayların kıymetli madenlerin peşinde koşan insanlar tarafından nasıl tetiklendiğini inceliyor.

Kitapta Türk kültür tarihi de ağırlıklı olarak yer almış. Avrasya’nın her tarafında karşımıza çıkan kurganların, tümülüslerin ve piramitlerin ne ifade ettiği, nasıl bir dini inancın etkisiyle bilinen biçimiyle inşa edildikleri de incelenmiş. Bunun yanında, kurganlarda (Türkistan’daki Türk mezarlarında) yapılan kazılarda çıkarılan ve günümüz teknolojilerine taş çıkartan muazzam sanat eserleri kitabın renkli sayfalarında zevkle ve ilgiyle izlenebilir.

Greklerin nasıl olup da tarih sahnesine çıkabildiği, İspanyolların Güney Amerika’dan taşıdığı gümüşün Avrasya’da ne gibi sonuçlar doğurduğu, Portekizlilerin Hint denizlerindeki egemenliğinin nasıl sona erdiği, yerini kimlerin nasıl doldurduğu, Yahudilerin tarih sahnesine nasıl çıkabildiği, Arapların tarih sahnesine çıkış biçimi, Kızıldeniz’in tarihin bilinen biçimiyle oluşumu üzerindeki etkisi, Emevi ve Abbasi fetihlerinin altın ve gümüş madenlerine ulaşma çabasıyla yakın ilgisi, Osmanlıların gerilemesinin ekonomiye dayalı nedenleri, Osmanlı devletinin kronik dış ticaret açığı sorununun sonuçları kitapta ayrı ayrı bölümler halinde kapsamlı olarak incelenmiş. Bunların yanında, ABD’nin nasıl kurulabildiği, bugünkü biçimini nasıl aldığını, küresel egemenliğe nasıl yükseldiği de mercek altına alınmış. Son tahlilinde, dünya ekonomisinin nasıl bir seyir izlemekte olduğunu ve dünyanın gelecekte alabileceği biçimlere dair bazı işaretler de kitapta enine boyuna analiz edilmiş. Bilhassa ABD ve Çin ilişkisini ele alan son bölümü, geleceğe ışık tutması bakımından mutlaka okunmalı.