SON DAKİKA



Haber > Gündem > Türkiye'nin başı bugün neden büyük belada?

Türkiye'nin başı bugün neden büyük belada?

18 Ekim 2015 Pazar - 09:32








Öncelikle vurgulayalım ki, bütün toplumu ilgilendiren davalarda ve ülkeye yönelik terör saldırılarında "soruşturmanın gereği" gerekçesine sığınılarak getirilen, ancak siyasal beklentileri karşılama, ortamı sulandırma ve hedef şaşırtma amacı güden yayın yasağı getirilmesi, ülkeye zarar vermektedir. Yasak, toplumun gerçekleri öğrenme hakkına bir saldırıdır. Son yıllarda yapılan yayın yasakları gerçeğin ortaya çıkmasına katkı sağlamadı; gerçeklerin kamuoyunun gözünden, bilgi ve ilgisinden kaçırılması amacına hizmet etti. Yayın yasağı nedeniyle Ankara katliamını konuşamayacağız. Memlekete egemen olan siyasal zihniyet, kendi yanlışlarının sorgulanması ve eleştirilmesini düşmanca, kötü niyetli ve teröristçe bir faaliyet olarak görüyor. Bunun siyasal bilimindeki karşılığı otoriter yönetim, dikta rejimi, faşizmdir. Ki Türkiye hızla böyle bir ortama kayıyor.

ÇATIŞMA ORTAMI

Türkiye bir ayrılıkçı terör ya da şiddetle karşı karşıya. Sorunların terörle değil siyasetle, demokratik ortamda tartışılarak çözümlenmesi iddiasıyla bazı adımlar atıldı. Ancak hükümet, meclis gibi en meşru zeminleri dışlayarak hükümetle PKK arasında bir çözüm arayışına girişildi. Erdoğan yönetimi, siyasal iktidar kaygılarıyla kendi başlattığı süreci yıkınca, örgüt de kendi beklentileriyle bu kırılmaya katkı verince, şiddet ve terör ortamı yeniden egemen oldu.

DİNCİ TERÖR

Hükümetin Suriye ve Irak başta olmak üzere Ortadoğu politikası nedeniyle yaptığı seçimler, büyük faturalar olarak karşımıza çıkıyor. Suriye’nin iç savaşa sokulması ve Esad yönetiminin devrilmesi için irili ufaklı dinci örgütlerle yakın işbirliğine girmesi, hatta onları destekleyip lojistik destek vermesi, silah yardımında bulunması, Türkiye’yi barışçı geleneksel politikasından savaşçı, kışkırtıcı, terör ya da şiddet gruplarıyla iç içe bir görüntüye soktu. Giderek yalnızlaşan Türkiye, terör örgütleriyle ittifak halinde olan ülke pozisyonuna itildi. Ki, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), El Kaide ve diğer birçok örgüt gözünde Türkiye "abi" olarak görüldü. Ne zaman ABD ve Batı bu kesimlerle çatışma noktasına geldi ve kuruluşunda Batı’nın da desteği bulunan bu örgütler denetim dışına çıktı, o zaman Türkiye ortalıkta kalakaldı.


SURİYE BATAKLIĞI VE TÜRKİYE

Siyasi iktidarın mezhepçi, savaşçı, şiddete prim veren, komşu ülkedeki iç savaşa destek politikası öyle noktaya geldi ki, Türkiye giderek bu ortamın bir parçası olmaya başladı. Reyhanlı’da patlayan bombalar, Suruç ve Ankara katliamları aslında bu ortamın en çarpıcı acı sonuçları oldu. Bugün Türkiye’de 10 bin civarında IŞİD sempatizanı olduğu öne sürülüyor. Yüzlerce uyuyan hücreden söz ediliyor. Türkiye Hizbullahı’nı ve diğer bazı cemaat ya da dinci grupları da buna katalım. Ne yazık ki, iktidarın bu gibi gruplara ideolojik yandaş gibi bakması ya da öncelikli tehdit olarak görmemesi, istihbarat ve güvenlik güçlerinin bu örgütlere yönelik ciddi çalışmalar yapmaması, bugün ülke güvenliği için en büyük tehditlerden biri. Öte yandan, bugün Suriye, her türlü terör örgütünün, bölge ülkesinin, ABD ve Rusya başta olmak üzere küresel güçlerin oyun alanına dönüştü. AKP’nin maceracı ve Yeni Osmanlıcı politikası, yanı başımızda cehennem coğrafyası yarattı, Türkiye’nin dışlanmasına neden oldu.

KİMİ AĞLAR, KİMİ ALKIŞ TUTARSA!

Ankara’daki korkunç saldırının toplumdaki bazı yansımaları, terör ya da şiddetten çok daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koydu. Bir toplum, ortak sevinç, ortak tasa ve acılarda birleşemiyorsa, o toplumun başı büyük belada demektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin karşı karşıya kaldığı en büyük katliamda bile ne yazık ki ortak bir tutum ortaya koyamadık. Son rakamlara göre 102 ölüye karşın, toplumun bazı kesimlerinin neredeyse bu alçakça saldırıyı alkışlayacak bir tutum takınması, çok vahim, hastalıklı ruhsal-toplumsal gerçeklikle yüzleşmemizi sağladı.

NEDEN BU NEFRET?


Bunun en büyük nedeni, son yıllarda toplumu giderek ayrıştıran, kutuplaştıran, toplumun bir kısmını ötekileştiren politikalar. Öyle ki, kendisi gibi düşünmeyeni yok edilmesi gereken düşmanlar, sülükler, mikroplar olarak gören hastalıklı, insanlık dışı bir zihniyet egemen oluyor Türkiye’ye. Bugün siyasal rakiplerini yok etmeyi ya da sindirmeyi amaçlayan bu zihniyet, aynı zamanda karşı tarafta kendisine yönelebilecek bir tepkiyi ve nefreti de yaratıyor. Bu ülkeye, bu topluma yapılabilecek en büyük kötülük, farklı kesimlerin düşman gibi görünmesi, onların başına gelen kötü olayların onaylanması, alkışlanması ya da bu olaylar karşısında sessiz kalınmasıdır. Ne yazık ki, son 10 küsur yıldır memleketi yönetenlerin ve siyasetin, gelinen bu ortamda büyük günahı var. Türkiye ne yapıp edip, ortak acılarda birleşebilmelidir. Bu sağlanamazsa, Türkiye’yi çok daha büyük acılar bekliyor demektir.

Beğendim
0
Sevdim
0
Beğenmedim
0
Üzgün
0
İnanılmaz
0

VİDEO

SON DAKİKA

ÇOK OKUNANLAR

© 2020 www.karadenizgazete.com.tr | Karadeniz Gazetesi bir Güçlü Ticari Ve Sınai Ürünler Pazarlama Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi ‘dir.

Giriş Yap