Trabzonsporun eski futbolcusu Raci Özkara antrenörlüğü değil öğretmenliği tercih etti.
Özkara: İlk kez Trabzonspor formasıyla çıktığım maçta kendimi rüyada sandım ve çok heyecanlandım. Geriye bakıyorum; Şenol, Turgay, Necati, Hüsnü, Ahmet ağabeyler. İleride, İskender, rahmetli Mustafa Gedik
Bir efsanenin tam ortasındayım. Bu büyük bir aşkın gerçekleştiği andı. Kelimelerle anlatılmayacak kadar güzeldi.
O ŞİMDİ ÖĞRETMEN
Trabzonsporun alt yapısından yetişen Özkara ailesinin Türk futboluna sunduğu üçüncü futbolcu... Futbolcu ağabeyleri Servet ve Hüsnü Özkaradan sonra Bordo-Mavili formayı hakkıyla giyen bir üniversiteli... Hem futbol oynadı hem de KTÜ Matematik Mühendisliği Bölümünü bitirdi. 1991 yılında Trabzonda düzenlenen B çalıştırıcı kursunu birincilikle tamamladı. Amatör kümede 2-3 sezon antrenörlük yaptı ama devam etmedi, öğretmenliği tercih etti. Trabzonun Merkez Karakaya Köyü İlköğretim Okulunda öğrencileriyle birlikte çok mutlu. Raci Özkara, Trabzon futbolunun dününü ve bugününü kıyaslarken anılarını da tazeledi. İşte Özkaranın açıklamaları:
KUPALAR YAŞADIM
Futbola çocuk yaşlarda İdmanocağının Ziya Bey sahasında başladım. 1973 yılında Özkan Sümer yönetiminde Trabzon genç takımına seçildim. 2 sene genç, 2 sene amatör takımda oynadıktan sonra Akçaabat Sebatspora gittim. 1981-1982 sezonunda tekrar Trabzonspor A takımına döndüm. Burada iki sezon oynadım. Şampiyonluk yaşamadım ama iki kez ikincilik, Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı şampiyonlukları yaşadım. 1985-1986 yılında Giresunsporda bir sezon futbol oynadıktan sonra faal futbolculuk hayatımı noktaladım.
YANLIŞ SORGULANMALI
Trabzonspor, kendisini Trabzonspor yapan değerlerini temel alarak geleceğini planlamalıdır. Başarılı dönemlerde alt yapıdan, Sebatspordan ve amatör takımlardan her sezon 2-3 genç veya yetenekli oyuncunun takıma katıldığını görüyoruz. Futbolda pilot il olan Trabzonda bu kadar aktif profesyonel ve amatör sporcudan bir iki kişiyi dahi kazanamıyorsak, bu noktada pilotluğumuzu da, Nerede yanlış yaptığımızı da iyice sorgulamalıyız. Bu konuda en büyük tehlike gençlerimiz için Bir gün Trabzonsporda oynama idealinin hayal bile edilemez hale gelmesidir. Alt yapı kavramı, kendi alt yapımız, Trabzon, yakın iller ve tüm Türkiyeyi kapsamalıdır. Yetenekli gençler keşfedilip, Trabzon ve ülke futboluna kazandırılmalıdır.
BİR KOPUKLUK VAR
Trabzonsporun şehirle ve dolayısıyla halkla ilişkileri iyi değil. Bir kopukluk var. Bu konuda mahalle, okul ve benzeri ziyaretlerle çeşitli etkinlikler düzenlenip, takımla halkın kaynaşması yararlı olacaktır. Futbol oynadığımız dönemlerde her birimiz bir mahalleye gidiyorduk. Bir bakıyorsun Faroz'da, Sotka'da, Yenicuma'da, Boztepede, Arafilboyu'nda ve Yenimahallede kahvelerde taraftarlarımızla sohbet ediyorduk. Onlar bize sordukları soruları cevaplardık, çaylarını içerdik rahatlıkla. İdmanımız yoksa evimizin yolunu tutardık. Bugün Trabzonspor ile taraftar arasında kopukluk had safhada.
GENÇ HOCALARA DA İMKAN VERİLMELİ
Hem Sayın Sümer hem de Sayın Özyazıcı ile çalıştım. İkisi de önemli ve değerli hocalardır. Trabzon ve ülke futboluna uzun yıllar başarıyla hizmet etmişlerdir. Hala hizmete devam etmektedirler. Sayın Güneş de bu görevi başarıyla yürütmektedir. Genç hocalarımıza da imkân tanınıp, şans verilir ve sabır gösterilirse onların da bu görevi en iyi şekilde yapacaklarına inanıyorum.
TARAFTAR BAŞARIDA PAY SAHİBİDİR
GERÇEK TARAFTAR KRİTERİ
Futbolda öyle anlar vardır ki, direnciniz düşer, ümidiniz azalır. Sizi ayağa kaldıracak ve coşturacak bir destek beklersiniz. İşte bu anlarda devreye girip takımını motive edip coşturan, maçı döndüren taraftar gerçek taraftardır. Başarıda pay sahibidir. Başarıyı ortaya koyma düşüncesi ve sağlanan birliktelik böyle bir takım için çok önemli bir kazanımdır. Olumsuz ve kötü tezahürat asla yapılmamalıdır.
HAKEMLERİMİZ BAŞARILI
Ülkemizde hakemler üzerinde büyük baskılar var. Hakemler, açıklanır açıklanmaz Bizi falan maçta yakmıştı, Yönettiği maçlara kaybediyoruz, Bu hakemi istemiyoruz gibi sorumsuz beyanlarla hedef tahtası yapılıp toplumun önüne atılan, ardından TV ekranlarında Durdur, Oynat, Geri al komutlarıyla anlık kararları saatlerce izlenip de yerden yere vurulan hakemlerimiz bence başarılıdır. Avrupada bu yüzden başarılı oluyorlar.
ALÇIYI ÇIKARIP 90 DAKİKA OYNADIM
1981-82 futbol sezonu sondan bir önceki maçımız İstanbulda Beşiktaş ile... Şampiyonu belirleyecek önemli bir maç. Beşiktaş bizden 1 puan önde. Perşembe antrenman sonrası otobüsle maç yolculuğuna çıktık. İstanbula vardığımızda sol kolumun dirsekten tutulduğunu, elimi başıma bile getiremediğimi fark ettim. İki ayrı hastanede çekilen röntgen sonucu dirseğimde kırık olduğu ve alçıya alınması gerektiği söylendi. Tamamen alçıya alınma düşüncesi benim için korkunçtu. Çünkü bu maçta oynamayı çok istiyordum. Niyetimi anlayan doktor, Oynaması çok zor diyerek kolumu dirsekte L şeklinde yarım alçıya aldı. Oda arkadaşım Bahattin Güneş, odada kendi kendine karın kası, bel, sırt ve benzeri geliştirici hareketler yapıyordu. Ben de ona eşlik edince Sen ne yapıyorsun, bu kırık kolla oynayacak değilsin herhalde dedi. Ben de, Belli olmaz diye cevapladım. Akşam kampımızı ziyaret eden eski doktorumuz Şanver Ercan, kolumu muayene etti. İçten dirseğime basıp, ağrı olup olmadığını sordu. Ağrı yok dedim. Hayretle, Bu nasıl kırık? Ağrı olmalıydı diye söylenerek Küçüklükten kalan bir sakatlığımın olup olmadığını sordu. Bunun üzerine, bildiğim kadarıyla bir sakatlığımın olmadığını söyledim. Bu durum cesaretimi artırmıştı. Bir sonraki gün, arkadaşlarımın yardımıyla alçılı kolumun üzerine eşofmanımı giyip ter idmanına katıldım. Hocam Özyazıcı durumumu sorduğunda İyiyim. Ben oynayabilirim dedim. Pazar günü alçıyı çıkarıp bandajla maça çıktım. 90 dakika başarıyla oynadım. Maç 0-0 bitti. Maç sonrası ne ağrım kaldı ne de kırık. Ben de anlamadım!
TRABZONSPOR'DA OYNAMAK ÇOK ÖZELDİ
Trabzonsporda oynama ideali benim için her şeyden önce gelen tutkulu bir aşktı. İlk kez Trabzonspor formasıyla çıktığım maçta kendimi rüyada sandım ve çok heyecanlandım. Geriye bakıyorum; Şenol, Turgay, Necati, Hüsnü, Ahmet ağabeyler. İleride, İskender, rahmetli Mustafa Gedik... Bir efsanenin tam ortasındayım. Bu büyük bir aşkın gerçekleştiği andı. Çok, çok özeldi. Ve kelimelerle anlatılmayacak kadar da güzeldi.
Röportaj: Osman BAŞKIR